
ISPARTA
DEDEGÖL DAĞLARI
KAYA TIRMANIŞ FAALİYETİ
FAALİYET ADI: Isparta, Aksu, Eldere Köyü, Kuzukulağı Yaylası, Dedegöl Dağları, “Tanrının Parmağı” ve “Kayıp Dünya” Kaya Tırmanış Faaliyeti
FAALİYET AMACI: Kaya Tırmanışı
FAALİYET SORUMLUSU: Murat SEVİNDİK, Murat OKUR
FAALİYET TARİHİ: 15-17 Mayıs 2004
İZLENEN ROTA: “Tanrının Parmağı” ve “Kayıp Dünya”
HAVA DURUMU: İlk gün yağışlı, ikinci ve üçüncü gün yağışsız ve kapalı.
FAALİYETE KATILANLAR:
1. Murat SEVİNDİK
2. Murat OKUR
3. Akif ÖZTÜRK
4. Mehmet Yasin VATANSEVER
5. Mehmet GÜNGÖR
6. Engin İPÇİ
7. Cüneyt AVCI
DETAYLAR:
15 Mayıs 2004: Ben yani Akif, Antalya Belek’ten, Murat Okur Antalya Kaş’tan, diğer arkadaşlar da İstanbul’dan gelerek Isparta’da buluştuk ve Isparta’yı dolaşarak iki aydır birbirimizi göremiyor olmanın hasretini giderdik. İçinde iki fotoğraf makinesi ve değerli birkaç başka eşyanın da bulunduğu çantanın kaybolması, daha doğrusu İstanbul ekibinin geldikleri belediye otobüsünde unutmaları vesilesiyle, gergin geçen birkaç dakikadan ve çantanın bulunmasından sonra alışverişleri bitirip saat 14:30’da direkt olarak Aksu üzerinden Eldere Köyüne ve oradan da bizi bırakmak üzere Kuzukulağı Yaylasına geçecek olan, sahibi Eldere köyünün muhtarı olan minibüse doluşup, yola çıktık. Yoldan akşam yemek üzere bir tesisten alabalık aldık.
Eldere Köyü’ne varınca yanımızda getirdiğimiz eski kıyafetleri yoksul köy halkına dağıtması için muhtara bırakıp, Kuzukulağı Yaylası’na doğru devam ettik. Ormandan yukarıya kısa süren yoldan sonra yaylaya vardık.
Kamp yeri için uygun bir yer bakındıktan sonra rotayı incelemek için kaya bloklarının dibine kadar tırmandık. Tamam, solumuzda devasa bir kaya bloğu var ama rota hakkında elimizde bir çizimden başka hiçbir bilgi yoktu. Çizimde gösterilen kayalar da bölgedekilerin hiç birine benzemiyordu. “Biz olsak nereden açardık rotayı” diye düşünüp, rotaların pozitif olduğu bilgisine dayanarak ilk baktığımız yerde elimizle koymuş gibi bulduk. Burada sözü tırmanış partnerim Mehmet Yasin’e bırakıyorum; “Murat’lar, Akif ve ben apar topar kayaların dibine koşarak rotaları inceledik. Ben her ne kadar boş yere baksam da heyecanım iki katına çıkmıştı. Duvarın sonunu görememek, yukarıya doğru çıkıyor olsan dahi; uçuruma atlamak gibi bir his verdi bana.” Kampa geri dönüp yağmur altında alabalık ziyafetinden sonra, ertesi gün yağmur yağmasın diye Allah’a yalvararak uyuduk.
16 Mayıs 2004:
Dualarımız pek işe yaramamış olacak ki sabah uyandığımızda dev kaya duvarlar sis ve bulut içinde kaybolmuş ve yağmur gıcık gıcık yağıyodu. Tırmanış için bu günü saymazsak sadece bir gün kalacağı için, tedirgin olmamak, havaya içimizden küfretmemek elde değildi. Arasıra duran yağmurun izin verdiği ölçüde yaylanın tadını çoban çocukların demlediği çay eşliğinde çıkararak öğlene kadar bekledik. Bu arada fotoğraf çekmek üzere bizimle gelen arkadaşlar Eldere Köyü’ne fotoğraf çekmek için gitmişti.
Öğlen saatlerinde tırmanmaya karar verdik. Sıra yine Mehmet Yasin’in satırlarında:
“Sabah kalktığımızda kaya bloklarının hepsini yutmuş bir sisle karşılaştık ve moralim çok bozulmuştu. Neyse ki öğlene doğru sis gitmiş ve kayalar bize kalmıştı. Hemen malzemelerimizi hazırlayarak kayaların dibine koştuk. Muratlar rotalarına ertesi gün girmeye karar verdiler ve Öztürk’ün yarım kalan rotasını denemeye karar verdiler.
Bizim için zaman 250 küsür metrelik, sete kadar olan ilk kısmı tırmanmak için yeterliydi. Hem vakit olsa bile rotanın setten sonra Tanrının Parmağı rotasıyla birleşen kısmını tırmanabilecek kadar, hem zihinsel ve hem de fiziksel olarak iyi olabileceğimizi sanmıyorduk. İplere girdik ve saat tam 13:00’de Akif’in ilk hamlesiyle rotaya başladık. Akif ilk ip boyunu bitirdiğinde ben heyecanımı yenip kendimi gaza getirmeye çalışıyordum ve sıra bendeydi. Başladığımda kayanın pürüzsüz yüzeyiyle tanıştım. Tutunacak yerler kısıtlı, basılacak yerler ürkütücü ve küçük olsa da gayet iyi tutuyordu. İlk ip boyunu paranoyak düşünceler eşliğinde bitirdim. Artık kendimi duvarı tanımış hissettim. İlk üç ip boyunu ikimiz de zorlanmadan bitirmiştik. Sıra 7- lik kilit, 4. ip boyuna gelmişti. Kilit 90 derecelik bir açıda veya belki negatif eğimde oldukça küçük tutamak ve basamaklar şeklinde yükseliyordu. Pozitif eğimde tutamak ihtiyacını belki fazlaca duymuyorduk, sadece sert esen rüzgarda duvardan dışarıya savrulmayacak kadar, kendimizi duvara çekecek kadar olması yetiyordu ancak burada işler pek öyle ilerlemiyordu. Kilidi aşabilmek için minik bir sete nerdeyse ellerini hiç kullanmadan çıkmak gerekiyordu. Akif, ilk denemesinde bir kaç metre düştü ama olsun kayada olur böyle şeyler. İkinci denemesinde kilidi başarıyla aştı ve beni çağırdı. Aynı noktada ben de zortladım. Sonuçta kilidi geçmeyi başarmıştık. Geriye kalan üç ip boyunu Akif’in rotayı, araları bazen ziyadesiyle açılan boltlar yüzünden kaçırıp sonraki bolta 3-4 metre sağından girip, geri inemediği için sola doğru geçmek durmunda kalıp kısa süreliğine de olsa ecel terleri dökmesi hariç rahatlıkla geçtik. Tahmini 250 metrelik “Kayıp Dünya” rotasını 5 saatlik bir tırmanışla saat 18:00’da çıktık ve birbirimize buseler kondurarak zaferimizi kutladık. Biraz manzarayı izledikten sonra bu kadar heyecanın yeteceğini düşünerek iple inmek yerine patikadan inmeye karar verdik. Ama patikanın bu kadar uzun ve bizi bu kadar zorluyacağını düşünmemiştik. Yolumuzu bulmak, kaybolup tekrar yola dönmek ve “Acaba buradan inebilir miyiz?” diye her seferinde düşünmek epeyce vaktimizi aldı ve inişimiz tam iki saat sürdü.
Kamp alanına vardığımızda açlığımız çığrından çıkmıştı artık. Sağolsunlar sofra kurmuş bizi kutlamayı bekleyen arkadaşlarımız vardı. Yemekten sonra Akif ve ben zafer sarhoşu olmak istiyorduk ve olduk da. Ancak Murat’ların da ertesi gün zafer sarhoşu olmak isteyebilceklerini düşünmemiştik.”
17 Mayıs 2004: Murat’lar bugün hava iyi olursa tırmanacaklardı. hava çok iyi olmasa da arada bir kapatmak suretiyle genelde açıktı. Sabah erkenden tırmanmak üzere kayaların dibine gittiler ve biz Mehmet Yasin le sadece sabah giderlerken ve rotanın yarısına doğru gözümüzü açıp, çadırdan dışarı başımızı çıkarıp bakabilmiştik. Mehmet, Engin ve Cüneyt de Murat’lar la birlikte, yan taraftaki kayalık setten fotoğraf çekmek üzere gitmişlerdi. Göz açıp kapayıncaya kadar rotanın yarısını, sete kadar olan kısmı tırmanıp bizi çadırda yattığımız yerde oldukça şaşırtmıştılar.
Arada bir kafamızı çadırdan çıkarıp çıkarıp tırmanışın nasıl gittiğine bakıp, tekarar yatıp, uyuyorduk. Arada bir telsizle bağlantıya geçip moral desteği verip, tekrar yatıyorduk.
Setten sonra tırmanış, rotanın zorlaşmasıyla birlikte yavaşlamaya başladı ve ilk bölümde uçarcasına tırmanan arkadaşlar oldukça yavaş ilerlemeye başlamışlardı. Tırmanışın sonlarına doğru, fotoğraf ve destek ekibinin kampa dönmesiyle biz de çadırdan dışarı çıkıp, tırmanışın son kısımlarını izledik.
Kısa süre sonra tırmanış ekibini zirvede kolları havada ve kenetlenmiş olarak gördüğümüzde yoğun bir telsiz trafiğiyle sırayla arkadaşlarımızı ve tırmanışlarını kutladık. Ve Murat’lar dönünceye kadar kampı toplayıp onları beklemeye koyulduk.
Hep beraber aşağıya indik ve bizi bekleyen muhtarın arabasıyla Isparta’ya dönüp, Murat Okur’u Antalya’ya, Mehmet Yasin’i İstanbul’a uğurlayıp Kayseri’ye doğru yola çıktık. 18 Mayısta Kayseri de olacak kulüp arkadaşlarımızla Erciyes tırmanışı yapmak üzere buluşacağız.
Arada bir kafamızı çadırdan çıkarıp çıkarıp tırmanışın nasıl gittiğine bakıp, tekarar yatıp, uyuyorduk. Arada bir telsizle bağlantıya geçip moral desteği verip, tekrar yatıyorduk.
Setten sonra tırmanış, rotanın zorlaşmasıyla birlikte yavaşlamaya başladı ve ilk bölümde uçarcasına tırmanan arkadaşlar oldukça yavaş ilerlemeye başlamışlardı. Tırmanışın sonlarına doğru, fotoğraf ve destek ekibinin kampa dönmesiyle biz de çadırdan dışarı çıkıp, tırmanışın son kısımlarını izledik.
Kısa süre sonra tırmanış ekibini zirvede kolları havada ve kenetlenmiş olarak gördüğümüzde yoğun bir telsiz trafiğiyle sırayla arkadaşlarımızı ve tırmanışlarını kutladık. Ve Murat’lar dönünceye kadar kampı toplayıp onları beklemeye koyulduk.
Hep beraber aşağıya indik ve bizi bekleyen muhtarın arabasıyla Isparta’ya dönüp, Murat Okur’u Antalya’ya, Mehmet Yasin’i İstanbul’a uğurlayıp Kayseri’ye doğru yola çıktık. 18 Mayısta Kayseri de olacak kulüp arkadaşlarımızla Erciyes tırmanışı yapmak üzere buluşacağız.
Rapor: Akif ÖZTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder