21 Ağustos 2007 Salı

28 - 31 KASIM 2004



ANTALYA GEYİKBAYIRI
KAYA TIRMANIŞ
FAALİYETİ

FAALİYET ADI: TODOSK (TOROSLAR DOĞA SPORLARI KULÜBÜ) GEYİKBAYIRI ULUSAL 4. GELENEKSEL KAYA TIRMANIŞ ŞENLİĞİ

FAALİYET AMACI: ŞENLİĞE İDOSK OLARAK KATILIM, YENİ ÜYELERİN KAYA TIRMANIŞI, EMNİYET ALMA, TEKNİK MALZEME KULLANMA EĞİTİMİ VE GELİŞİM GURUBU İLERİ KAYA TIRMANIŞ EĞİTİMİ

FAALİYET TARİHİ: 28-31 KASIM 2004

FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU: Murat SEVİNDİK

İZLENEN ROTA: ANTALYA-ÇAKIRLAR-GEYİK SİVRİSİ MEVKİİ-GEYİKBAYIRI KÖYÜ

HAVA DURUMU: AÇIK

FAALİYETE KATILANLAR:

1. Murat SEVİNDİK
2. Akif ÖZTÜRK
3. Evrim ZEREN
4. Mehmet GÜNGÖR
5. Orkun UZEL
6. Elif AYTEKİN
7. Ozan ÇILGIN
8. Erinç AKTÜRE
9. Murat TOPAL
10. Cem ALBAY
11. Ceren ŞENGÜL
12. Barış
13. Ercan KARADOĞAN
14. Engin İPÇİ
15. Cemile HAŞİMOĞLU
16. Nurcan TARHAN

DETAYLAR:

Dördüncü TODOSK Ulusal Kaya Tırmanış Şenliği kapsamında yapılan geleneksel Geyikbayırı kaya tırmanış şenliğine kulüp olarak her sene eğitim ve gelişim amaçlı katılım gösterip, sporcularımızın şenlik boyunca Türkiyeni tüm yerel tırmanış sporcularıyla tanışması, dostlukların kurulması, tırmanış tecrübelerinin aktarılması amaçlanmaktadır. Bu şenlik, kulübümüz gelişimi açısından ciddi gelişim arz etmektedir. Türkiye’de yapılan Kaynaklar, Balıklayalar, Aladağlar Cimbar şenlikleri ve spor tırmanış yarışmalarına yıl içerisinde katılımlarıyla ortalama altı etkinliğe katılım süreci sonrasında sporcular, hem bireysel ciddi gelişim hem de Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip edip bireysel gelişimini sürdürmektedir.
Geyikbayırı’nın diğer bir önemi de ülkemizde hızla gelişen kaya tırmanışı sporunun yarışmalara ve liglere dönüşme safhasında sporcuların yetişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Geyikbayırı kaya yapısı itibariyle kireç taşından oluşmaktadır. Bölgedeki rotalar Öztürk Kayıkçı tarafından yaklaşık dört yıl boyunca hazırlanmış yüzlerce rotanın birikimiyle oluştur. Kaya yapısı eğim itibartiyle de oldukça çeşitlilik gösterir; bölgede pozitif, negatif, yüzey, sarkıt, mağara, kısa kaya (bouldering) tırmanılabilecek çeşitliliğe örnektir. Bölge yabancı tırmanıcılar tarafafından ziyaret edilmekte ve zorlu rotalar açılmaktadır. Bölgede IV+ dan X+ dereceye kadar zorluklarda rota bulunmaktadır.
Üç günlük faaliyet kapsamında kulüp üyeleri onlarca değişik rotayı tırmanmanın yanı sıra teknik malzeme kullanma eğitimi, emniyet alma, lider tırmanış, top rope tırmanış, kaya tırmanış teknikleri, Hollanda’lı bir spor uzmanından sporcu sağlığı eğitimi de alma şansı buldular. Faaliyete üç eğitmenle gitmemiz sayesinde daha az sayıda yeni üyeye bir eğitmen düşmesi sayesinde etkin bir eğitim verebildiğimiz kanaatindeyiz. Kamp alanında akşam saatlerinde yapılan tırmanış sohbetlerine, slayt ve film gösterimlerine de katılım sağlanmıştır.
Rapor: Akif ÖZTÜRK

20-21 KASIM 2004



MARMARA ÜNİVERSİTESİ
DAĞCILIK VE DOĞA SPORLARI KULÜBÜ (MUDADOSK)
I. SPOR TIRMANIŞ YARIŞMASI

FAALİYET ADI: Yapay Duvar Tırmanış Yarışmasına Kulüp Bazında Katılım

FAALİYET AMACI: Ülke Çapında Yapılan Yarışmada Dereceye Girebilmek

FAALİYET TARİHİ: 20-21 Kasım 2004

YARIŞMA SONUÇLARI: Murat SEVİNDİK Altıncı
Murat OKUR Dokuzuncu
Akif ÖZTÜRK On Yedinci
FAALİYETE KATILANLAR:
1. Akif ÖZTÜRK
2. Murat SEVİNDİK
3. Murat OKUR
4. Mehmet Yasin VATANSEVER
5. Engin İPÇİ

DETAYLAR:
20-21 Kasım 2004 tarihinde ve MUDADOSK’ un ev sahipliğinde düzenlenen bu yarışmaya tüm Türkiye’den 75 sporcu katıldı. Rotalar Doğan PALUT tarafından hazırlandı. Yarışma kadınlar ve erkekler olmak üzere ve sadece zorluk kategorisinde yapıldı. Sporcular lider tırmanarak yarıştılar. Kadınlar ve erkekler kategorilerinde yapılan yarışmada 3 eleme rotası, iki yarı final ve iki final rotasından oluşmaktaydı. Eleme ve yarı final rotaları her iki kategori için ortak yapıldı ve izlenerek (Flash), final ise ilk görüşte (On-Sight) tırmanıldı.
Yarışmada üç kişi finale kadar yükselmeyi başardık. Final rotası sonunda yarışmayı İDOSK adına katılan arkadaşlarımızdan Murat SEVİNDİK altıncı, Murat OKUR dokuzuncu ve ben de on yedinci sırada tamamladık.
Rapor: Akif ÖZTÜRK

9 - 10 EKİM 2004



I. ALPİNİST SPOR TIRMANIŞ
YARIŞMASI ANKARA


FAALİYET ADI: Alpinist Yapay Duvar Tırmanış Yarışmasına Kulübü Temsilen Katılım, Ankara

FAALİYET AMACI: Ülke Çapında Yapılan Yarışmada Dereceye Girebilmek

FAALİYET TARİHİ: 9 – 10 Ekim 2004

YARIŞMA SONUÇLARI: Murat SEVİNDİK Türkiye Birincisi (Genel Kategori)




FAALİYETE KATILANLAR:

1. Murat SEVİNDİK


DETAYLAR:

9 Ekim 2004: Cumartesi günü bayanlar ve erkeklerde eleme ve yarı finaller yapıldı. Türkiye genelinden toplam 65 erkek ve bayan sporcunun katıldığı yarışmada kulübümüz adına ben yarışmaya katıldım. İlk gün ve üç eleme rotası sonunda finale kalan 15 kişi arasına girmeyi başardım.

10 Ekim 2004: Pazar günü sabahtan başlayan bayanlar ve erkekler final tırmanışlarına katılım sağlandı. Final rotalarının tırmanılmasıyla erkeklerde Türkiye birinciliği derecesini aldım.

Alpinist Doğa Sporlarının Türkiye çapında düzenlediği bu ilk organizasyon Türkiye’de yapılan diğer yarışmalar gibi tırmanış sporcularının ülke bazında sıralamasını yansıtma kapasitesi olan bir yarışmadır. Bu yarışmada aldığım başarı Türkiye derecelendirmesinde kulübümüz ve birey olarak önemli bir başarıdır. Daha sonraki yıllar içerisinde yapılacak yarışmaların sonuçlarıyla Türkiye de oluşturulacak milli takıma sporcu yetiştirme şansını kulüp olarak elde edebilmemiz için bu tür yarışmalar güzel bir fırsattır.
Rapor:Murat SEVİNDİK

17 AĞUSTOS – 4 EKİM 2004



YUSUFELİ – İSPİR ARASI
KAÇKAR DAĞLARI
BULUTTEPE – KINDEVUL – KAÇKAR – VERÇENİK TIRMANIŞFAALİYETİ



FAALİYET ADI: YUSUFELİ – İSPİR ARASI, KAÇKAR DAĞLARI BULUTTEPE – KINDEVUL – KAÇKAR – VERÇENİK TIRMANIŞ FAALİYETİ


FAALİYET AMACI: ZİRVE TIRMANIŞI


FAALİYET TARİHİ: 17 AĞUSTOS – 04 EYLÜL 2004


FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU: Yıldırım GÜNGÖR


İZLENEN ROTA: ZİRVELERİN KLASİK ROTALARINDAN


HAVA DURUMU: GENELDE AÇIK, ARASIRA BULUTLU, ÇOK AZ YAĞIŞLI


FAALİYETE KATILANLAR:


1. Yıldırım GÜNGÖR
2. Muharrem Alper ŞENGÜL
3. Murat SEVİNDİK
4. Akif ÖZTÜRK

17.08.2004
Erzurum’a vardıktan sonra Atatürk Üniversitesi’ni ziyaret edip Tortum ve Uzundere üzerinden Yusufeli’ye geçtik. Gece Yusufeli’de pansiyonda kalıp ertesi gün Yaylalar köyüne gitmek üzere hazırlıklarımızı tamamladık.

18.08.2004
Yusufeli’ye 36 km mesafedeki Yaylalar Köyü’ne minibüsle yaklaşık 2 saatte geçtik ve akşam 15:30 sularında vardık. Geceyi pansiyonda geçirdik ve Bulut Dağlarına hareket etmek üzere son hazırlıklarımızı tamamladık.

19.08.2004
Yaylalar Köyü’nden sabah 08:20’de ayrılıp kuzey yönüne, Bulut Vadisi’ne doğru yola çıktık. Karamolla, Satelef Yayla ve Körahmet Köyleri üzerinden vadinin sonuna kadar yürüyüp Bulut Dağı manzarasına karşı öğlen 12:30 gibi kamp attık. Öğlen yemeğinden sonra Alper’le birlikte Bulut Tepe’ye keşif yürüyüşü düzenlemek için harekete geçtik.kamp yerine göre güney-batıda kalan Bulut Tepe’ye vadiyi izleyerek dereyi takip ederek yaklaşık bir saatlik yürüyüşle varılabiliyor. Bulut Tepe’nin sağ ve sol sırtları yaklaşık olarak aynı zorlukta ve hiç de kolay değil. Zirve hakkında yazılı veya anlatımlara dayalı herhangi bir bilgiye sahip olmadığımız için sırtlar ve zorlukları hakkında tahmin yürütmek çok güç. Zirvenin kampa bakan kuzey yüzü ise uzaktan bakıldığında duvar izlenimi veriyor ancak yakından bakılınca hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Kuzey-güney yönünde üç ana bloktan oluşan zirve uzaktan tam bir piramitmiş gibi görülüyor. Asıl zirve bu üç bloğun en güneydeki olanı.

20.08.2004 Bulut Tepe 3300m
Sabah erken kalkarız diye ummuştuk ancak 09:15 gibi yola çıkabildik. Tam bir buçuk saat sonra Bulut Tepe’nin sol sırtına çıktık. Uzaktan piramitmiş gibi görünen dağ, sırta çıkınca bir baca sistemi kompleksine dönüşüyor. bize göre on farklı baca takip edilerek zirveye varılabilir. Biz sırttan sonra zirvenin sol arkasına dolanarak önce güzel bir kulvardan sonra da kolay sayılabilecek bir bacadan tırmanarak saat 12:30 da zirveye vardık.
Sırtın sol ve arka tarafında büyük bir çanak ve çanağın alt tarafında bir göl var. Çanak ise biz oradayken hala buz ve kar kaplıydı. Aslında çanağın sağ kulvarını yay şeklinde tırmanmış olsak, zirvenin 100 metre kadar altından, bir başka boğaza çıkabilirmişiz. Bölge yerlilerinin ve eskilerin anlattıklarına göre sanırım bu rota kullanılıyor. Bizim tırmandığımız rotaya göre nispeten çok kolay ve çarşak tırmanışından ibaret bir rota olmasına rağmen bu taraftan gidildiği taktirde boğaz ile zirve arasındaki tahmini 100 metre baca tırmanışı kaçınılmaz oluyor. Yarısından fazlası kolay olsa da özellikle son metreler kalabalık grupları epey zorlayabilir. Biz dönüşümüzü bu yoldan yaptık. Hava sabah bulutluydu, öğlenden sonra, zirveye çıkmamızla birlikte açtı. Zirve uzaktan görülenin aksine bir sivri şeklinde değil de Kaldı Dağı rotası üzerindeki “Top Sahası” misali oldukça geniş bir alanı kapsıyor. Daha önce köylülerden tırmanan olmuştur mutlaka ancak tahminimize göre ilk dağcı grup biz olduk. Zirvede defter olmadığı için yazdığımız notu bir film kutusu içerisinde zirveye yaptığımız babanın içine gömdük. Zirveden bakıldığı zaman Naletleme Geçidi, Kaçkar Dağı ve yarın tırmanmayı planladığımız Kındevul Zirvesi (3562m) rahatlıkla görülebiliyor.

21.08.2004 Kındevul Zirvesi 3562m
Sabah kahvaltıdan sonra saat 07:50’de Kındevul tırmanışı için kamptan ayrıldık. Bulut Vadisine birleşen Kındevul Vadisi ve Kındevul Deresini takip ederek saat 10:00 gibi Kındevul Zirvesinin güney-batısındaki sırta çıktık. İlk bakışta sırtın arka tarafından kuzey-doğu yönüne ilerlenerek gidildiğini tahmin edip, daha zor gibi görülen güney yüzündeki çatlakları pas geçtik. Sırtın arka tarafında geçilmezmiş gibi duran sırtı iyice aşağıya inip sol altından geçtik ve karşımıza çıkan çarşak parkuru diyagonal izleyerek zirveye doğru yükselmeye başladık. Rota, bizim izlediğimiz bu haliyle biraz uzun. Aslında hiç sırta çıkılmadan direkt olarak ana bloğun sırtına çıkan çarşaktan tırmanılırsa, belki biraz dik olacak ama oldukça kısa bir rota izlenerek zirve çarşağına çıkılabiliyor. Buradan zirveye 200 metrelik bir mesafe kalıyor.


Saat 13:00’da zirveye vardık. Zirve defterinde zirvenin adı Kaçkar Kemerli (3125m) olarak yazılmış ancak bu yanlışlık zirveye defalarca çıkışı olan ve deftere ilk yazan Çamlıhemşin’li Ahmet Kesici adlı öğretmenin yanlışlığının devam etmesinden ileri geliyor. Saat 14:00 gibi dönüşe geçtik. Dönüşte dağ hakkında çok daha fazla deneyime sahip olduğumuz için, ne sırtı denedik ne de arkalarda dolanıp yolu uzattık. Tırmandığımız kulvarın sırtına doğru devamı olan yerden aşağıdaki kar kulvarına ve Kındevul Derenin başlangıcına kadar olan dümdüz çarşak kulvardan indik ve toplam sekiz saat süren faaliyetten sonra akşam 16:00’da kampa ulaştık. yağmur eşliğinde yediğimiz yemeğin ardından, yağmurun durmasıyla birlikte toparlanıp üç saat kadar yürüyerek Yaylalar Köyü’ne döndük.

22.08.2004
Saba kahvaltıdan sonra Olgunlar Köyüne geçtik. Olgunlar’dan 09:45’de yola çıkıp Büyük Çayı solundan takip ederek Hastaf Yayla üzerinden 3 saat sonra Dilberdüzü Yaylasına ulaştık. Yıldırım Hoca ve Murat Kaçkar zirve tırmanışını daha önce defalarca yapmış oldukları için onlar fotoğraf çekmeyi, Hodiçur geçidinden Hodiçur Köyü’ne ve oradan Soğanlı Dağı’na tırmanmayı tercih ettiler. Ben ve Alper de Kaçkar zirveye ilk defa tırmanıyor olduğumuz için haritadan uzun uzun, şekillerle, çizimlerle rota tarifi aldık, ertesi gün sabah altıda hareket etmeye karar verdik.

23.08.2004 Kaçkar Zirvesi 3962mAlper, ben ve kamptan tanıştığımız Selim isimli bir genç sabah 05:40 da Kaçkar zirve için kamptan hareket ettik. Hızlı bir tempoyla tırmanıp 1 saat sonra Deniz Gölü’ne ulaştık. Kamp yerinden bakıldığında kuzey-batı yönündeki oldukça dik olan yamaç tırmanılıp geçide geliniyor. Geçitten sonra sağa dönülüp doğu yönünde kayalık pasajlar da içeren patikadan yarım saat kadar tırmanıldıktan sonra hafif sol tarafta kalacak şekilde kocaman bir çanakla ve hemen hemen göz hizasında Deniz Gölüyle karşı karşıya kalınıyor. Uzun molalı kahvaltının ardından gölün sağ tarafından, gölün sağındaki tepenin sol eteğinden yan geçerek çimenlik bir alana vardık. Tam anlamıyla vadi tabanında Arnavut kaldırımı misali dizilmiş eski parke taşlarından oluşan eski yolu takip ederek aldığımız tarif üzerine karşımızdaki sırta doğru hızla tırmanmaya başladık. Gölden sonra yarım saat kadar yükselip geçide tırmanıldığında Kaçkar Dağının güney-batı yüzüyle karşılaşılıyor. Biraz tecrübe sahibi bir dağcının geçitten bakınca rotasını tayin etmesi oldukça olası. Gölden sonraki sırt ile dağın eteği arasında insanın canını sıkacak ve motivasyonunu bir hayli bozabilecek kadar derin ve büyük bir çanak var. Yıldırım Hocanın önerisini dikkate alarak, çanağı tabanına inmeyi değil çanağın solundaki hörgüç benzeri tepenin üstünden geçmeyi uygun gördük. Sonradan, bunun çok doğru bir karar olduğunu anladık. Ancak, hörgüç tepenin çanağa doğru olan eteğinin tam ortasından kesmek daha mantıklıca. Bu arada geçidin çanağa doğru inişi büyük oranda kuzeye baktığı için bu yamacın buzulu sabah saatlerinde geçenlere zor anlar yaşatabilir. Kramponun faydası olabileceği gibi inişte buz parkurunun sağındaki kayalıklar da tercih edilebilir

Mevcut ekipmanımızla bu buzuldan inmemiz pek olası olmayacağı için kar kulvarının sağındaki kayalardan inmeyi keşfetmek durumunda kaldık. Geçidi aşıp hörgüç kayayı tırmandığımız sırada arkamızdan İsrailli bir grubun geldiğini fark ettik. Onlar da bizim gibi kramponsuzdular ancak bizim gibi kaya inişini değil de kar kulvarından kazmasız kramponsuz inmeyi tercih ettiler ve grubun ilk gönüllüsü kontrolünü kaybederek kar kulvarının sonundaki kayalığa çarparak durabildi. Önemli bir şeyinin olmadığını anlamamız on beş dakikamıza mal olsa da bir sorun olmadığına sevinerek yola devam ettik.


Hörgüç kayadan sonra iki alternatif rota var. Birincisi, önce sağa doğru diyagonal bir geçişi sonra tam tersine sola doğru ve çok uzun bir pasajı içeren zahmetli bir rota, ikincisi ise direkt yukarı çıkan çarşak kulvarı takiben 5-10 metre yan geçiş ve 4-5 metre kaya tırmanışını içeren hayli kısa bir kestirme. Biz kestirme yolu tercih ettik ve fazla zorlanmadan bu pasajı da tamamlamış olduk.
Buradan sonra dağının batı sırtı çok cazip görünüyor ve işin ilginci, sırf bu cazibesinden ötürü olacak, insanlar sırta gide gide patika oluşturmuşlar ve bu patika da, doğru yol orasıymış gibi insanın aklını çeliyor. Ama biz, buranın da sırrını öğrenip, yola ondan sonra çıkmıştık. Sırt takip edilerek çıkılırsa oldukça zahmetli, inişli, çıkışlı, uzun ve yorucu bir rota takip edilmek zorunda kalınıyor. Biz direkt olarak zirveyi hedefleyip, güne-batı yüzünü yan keserek tırmandık. Kayalık yapısından ve kısa olmasından ötürü en makul seçim bana göre burası. Ancak sırt rotasının, kuzey duvarı üzerinden manzarasının cazibesini unutmamak lazım.Hörgüç kayadan sonra bir saat kadar tırmanarak mola verdik. Zirveye doğru bakıldığında kaya duvarı bir yerde sona eriyor gibi görünüyordu ve eğer bir göz aldanması yoksa zirve orasıymış gibi duruyordu. Biz her zamanki gibi temkinli davranıp ilk görünen sivriliği zirve olarak kabul etmedik ve daha uzun bir yolumuz olduğuna kanaat getirip elimizi çabuk tuttuk. Bu defa yanılmışız, bir on dakika daha yürüyünce şaşırarak kendimizi zirvede bulduk. Zirvenin bu kadar yakın olması bizim

için gerçek bir sürpriz oldu. Saat 09:45 de vardığımız zirveden, havanın sıcak, rüzgarsız ve bulutsuz olmasından istifade ederek iki saat dinlenip, 11:45 de ayrıldık. Açık hava sayesinde bölgeyi 360 derece, ta ufuklara kadar seyretme fırsatı bulduk. Verçenik’ten Altıparmak dağlarına, Karadeniz’in kendisini göremesek de, Karadeniz’den Davut Dağları’na, tüm zirveler, Kındevul’un haşmetli zirvesi, Naletleme ve Çaymakçur arasında kalmış kürsü gibi duran Bulut Tepe’den başka, Deniz Gölü, Büyük Deniz Gölü, İsimsiz Göl, yükseklerde birkaç ufak buzul gölü, Kuzey buzulu, Öküz Çayırı, Yukarı Kavron, Çaymakçur Vadisi, yaylaların ormanlarını, hepsini çok net olarak görebildik. Zirvede kaldığınız iki saat içerisinde on sekiz kişilik bir kalabalık haline geldik ve artık dönmeye karar verdik.
Dönüşte Deniz Gölü kamp alanında Yıldırım Hoca ve Murat’la buluşup, rapor niteliğinde kısa bir muhabbetten sonra mayolarımızı giyip Kaçkarların en keyifli aktivitesi olan buzul göllerinde yüzme zevkini tattık. Tırmanış rotasını izleyerek kampa 14:00’da döndük.

24.08.2004
Sabah kampı toplayıp 08:00’de yola çıktık ve 1.5 saat sonra Olgunlar Köyü’ne vardık. Büyük Çay ile Dübe Deresinin birleştiği yerdeki çardakta kahvaltı yaptıktan sonra, tekrar yola koyulup Yaylalar köyüne geçtik. Aracımızın gelmesiyle Yaylalar Köyü’nden Yusufeli’ye hareket ettik.

Yol üzerinde Barhal’da (Altıparmak Köyü) mola verip dinlenirken Altıparmak Dağları bölgesine gitmeye ve 165metrelik yüksekliği olduğu rivayet olunan bir şelaleyi görmeye karar verdik. Ufak çaplı bir alışverişten sonra Barhal-Yusufeli yolu üzerinden 5-6 km sonra sola dönerek Bıçakçılar Köyüne yöneldik, oradan da Özgüven Yaylasına geçtik. Karadeniz’in, Kaçkar Dağlarıyla bölünmüş ikliminin güney ve doğu taraflarında kalan ve yer yer yeşil vahalar haricinde genellikle kurak, yani İç Anadolu, Doğu Anadolu iklimini ve bitki örtüsünü yansıtan bu bölgesinde olduğumuz halde, bu bölge sanki, özel bir bakıma ve korumaya tabi tutulmuş gibi yemyeşil ve oldukça bakımlıydı. Bu güzelliğin, doğa harikası olmanın ardında, beklide insanlardan kendini saklaması, ticari tahribatın henüz bu bölgeye ulaşmamış olması yatıyor. Varolan hayattan izole bir şekilde yaşayan bölge sakinleri ve bir haftalık tatilini, Alanya’dan arabasına atlayarak gelen gurbetçi adam veya sadece yaz sezonunda yaylasında gerçek anlamıyla tatil yapan, bir avuç izole insan haricinde bu bölge ne biliniyor, ne de medeniyet, otomobil hariç girebilmiş durumda. Bıçakçılar Köyü’nün son mahallesinden sonra yol derenin solundan ve sağından olmak üzere ikiye ayrılıyor. Özgüven’e çıkan dolambaçlı ve dik yol köprüyle derenin soluna geçiyor. Kayalık, ormanlık ve yeşillik bölgeyi dik keserek yükselen yol araçla, yarım saat kadar sonra Özgüven Yaylasına çıkıyor. Yayla, Altıparmak Zirvesinin doğusunda, ormanlık iki yamacın arasındaki vadinin kenarında, yemyeşil bir sırtın üzerine sıra halinde, yukarıdan aşağıya dizilmiş on-on beş evden ibaret.
Yaylaya çıkan yol, yayla hizasına gelince biri sağa yaylaya, diğeri düz ve yukarıya olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yukarı çıkan yol, yaylanın üzerinden dolanıp, dereyi ve vadiyi takip ederek, ormanlık Altıparmak dağı eteklerine kadar birkaç kilometre daha yükseliyor. Aracımızdan indiğimizde şelaleye dair en ufak bir ipucu dahi yoktu. Dereyi takip ederek yükselmeye başladık. Şelalenin sesini duymayı ümit ederek ve ahududu toplayarak biraz yükselip, sağımızdaki yamacın bitmesiyle şelaleyi ve rüzgarın getirdiği su taneciklerini aynı anda fark ettik. Dere, üzerini göremediğimiz bir yamaçtan ve büyük ihtimalle ortası göl olan bir çanaktan, tam düşerek değil de kayaların üzerinden akarak vadiye boşalıyordu. Sonradan, bölgenin ayıların en yoğun olduğu bölgelerden biri olduğunu, ayı rastlantısının ve tabii saldırısının bu bölgede olduğunu öğrendik.
Yıldırım Hocayla birlikte şelalenin dibine kadar ilerleyerek, tam bir devasa klima gibi çalışan şelalenin soğuk ve nemli havsından kısmen de olsa sıyrılmış olduk. Şelalenin ortalarına kadar yükselen bir setten başlayarak, şelaleden 50-60 metre daha yükseğe çıkan kaya duvarları, bazı yerlerde küçük balkonlar oluşturuyor, kimi yerleri negatif ve genelde 90º diklikte; boltlanırsa kaya tırmanışına oldukça elverişli olduğu söylenebilir. Bölgeye kışın tur kayaklarıyla ulaşılabilirse, büyük ihtimalle donacağı için teknik şelale tırmanışı yapılabilir.
Özgüven Yaylası’ndan sabah Yusufeli’ye, akşam da Yusufeli’den Özgüven’e servis var. Yol 1,5-2 saat kadar sürüyor. Servisle çıkıldığında dönüş için süper bir bisiklet parkuru olabilir. Şelalenin yüksekliği yaklaşık 2400 metre. Bölgeden ayrılıp geç saatlerde Yusufeli’ye vardık. Ertesi gün Tortum ve Narman’a gitmeyi planlayarak geceyi pansiyonda geçirdik.
25.08.2004 Tortum - Narman
Jeoloji turizmi açısından önem arz eden Tortum Şelalesine, Tortum Gölüne, Kapadokya benzeri jeolojik oluşumlar bulunan Narman Peri Bacaları’na turistik bir gezi düzenledik. Narman Kapadokya’dan hiç de aşağı kalmayacak güzellikte jeolojik oluşumlar ve iki tanesi harbiden peri bacalarına benzediği için Narman Peri Bacaları ismini alan bölge, birbirine ilginç bağlarla bağlanmış vadicikler sisteminden oluşuyor. Vaktiyle akarsu ve göl çökellerinin farklı malzemelerle tabakalaşması ve sonrasında akarsuların tabakaların zayıf olan kısımlarını kısmen eritmesiyle oluşmuş, aynı Kapadokya gibi. Kapadokya’dan farklı olarak; burada yerleşim yok. Kapadokya’da belirgin bir tabaka farkı varken burada sağlamlıklar birbirine daha yakın ve Kapadokya’dakinden farklı olarak çok katmanlılar. Dolayısıyla geneline bakıldığında altlarda eriyen tabakaya oturmuş sağlam bir şapka tabaka yok belki ama , meydana gelmiş olan olay aynı. Bir başka fark da beyaz tonlardaki Kapadokya’nın aksine burada kızıl baskın bir şekilde renklere hakim.

26.08.2004 Altıparmak Dağları-Amanezget Yayla-Karagöl
Yusufeli’den Barhal Köyüne geçip Barhal’ın merkezinden, dereden hemen önce sağa, yaylalara sapan yoldan içeri girdik. Çatallar Köyü’ne varmadan, solda derenin geldiği vadinin üst taraflarında yaylalar görününce aracımızdan inip önce dere yatağının kenarından sonra da bir patikadan yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Bölge yemyeşil bir bitki örtüsüne sahip ve ormanlık bir vaden ibaret. Birbirine bakan, vadinin sol ve sağ yamaçlarında kurulmuş yaylalar tam olarak Doğu Karadeniz yaylalarının karakteristiğini yansıtıyor. Çok kısa süre sonra içinden geçtiğimiz Naznara Yaylası bozulmamış doğası ve ticari hiçbir izin bulunmayışı bizi hem sevindirdi, hem de o bölgeyi ilk keşfedenlerden biri bizlermişiz veya o yaylalara uğrayan nadir insanlardanmışız havasına girmemize neden oldu. Ancak kısa süre sonra Naznara’yı geçip Amanezget Yayla’ya vardığımızda, köyün girişindeki evinde bizi karşılayan İsmet Amca boşuna heves etme gafletine düştüğümüzü kısa sürede bize gösterdi. Daha ilk cümlelerinde, evinin önünden günde, hiç değilse otuz kişinin geçtiğini ve çok büyük çoğunluğunun İsrailli olduğunu anlattı. Meğer bizim bakir sandığımız yaylalar sadece Türkler düşünüldüğünde gerçekten öyleymiş. İsraillilerin kendileri bile İsraillilere rehberlik edip bölgede yürüyüşler ve translar yapıyorlarmış.
Yolumuza devam edip, vadinin ortasındaki sırttan tırmanarak önce ağaçlık alanların sonuna, sonra da vadinin bitimine ve derenin oldukça dikleştiği bölgeye geldik. Büyük taşlı çarşakta patikayı kaybetsek de uydurduğumuz görünmez rotayı izleyerek ve derenin sol tarafından tırmanarak Karagöl’ün bulunduğu çanağa varmayı başardık. Karagöl orta büyüklükte bir göl ve Altıparmak Dağlarının zirveleri arasında oluşan onlarca gölün en büyüğü. Biz gittiğimizde bulutlarla kaplı olan, dört beş zirveyle çevrili. Dere göle yukarı uçtan girip aşağıdan çıkıyor ve vadiyi izleyerek yaylalara kadar iniyor. Gölün kenarında çay demlemek için yaktığımız minik ateşin közlerinde pişirdiğimiz mısırları da yedikten sonra geldiğimiz yoldan Yusufeli’ye döndük.

27.08.2004 Hodiçur (Sırakonaklar)
Yusufeli’den öğlen 12:00 gibi ayrılıp Hodiçur Yaylasına gitmek için Yusufeli-İspir yoluna çıktık. Hodiçur (Acı su), Yusufeli-İspir karayolunun 40. kilometresinden dönülünce 11 kilometre mesafede bir köy. Vaktiyle Ermenilerin en kalabalık olarak yaşadıkları Hodiçur’un şimdiki adı Sırakonaklar. 2,5 saat süren araba yolculuğu sonunda yol yüzünden telef olmuş bir vaziyette köye vardık. Köyün muhtarı olan Dursun Ali YURTSEVEN’in evine konuk olup, nefis ikramlar eşliğinde bölge hakkında bilgi edindik. Bu köyden 2,5 saatlik bir yürüyüşten sonra Deniz Gölü’ne ve Kaçkar Dağı’na, dereyi takip eden kolay bir yoldan Davalı Yayla’ya ve yine kolay bir patikadan da Soğanlı Geçidi’ne gidilebiliyor. En önemlisi köy yollarının kışın da açık olması. Bu da demek oluyor ki, Kaçkar Dağı’nın neredeyse imkansız olan kış tırmanışı veya Kaçkar transı bu rotadan kolaylıkla gerçekleştirilebilir.kulüp olarak yapacağımız tırmanışlarda güzel bir alternatif rota olacağı kesin. Kışın yol durumunu öğrenmek için muhtar Dursun Ali Yurtseven’in ev telefonu 0 442 467 20 47.

28.08.2004 Salaçur-Mal Gölü-Verçenik Dağı
Sabah 7:00 gibi Yusufeli’den hareket edip 95 kilometre mesafedeki İspir’e, Çoruh Nehri boyunca giden yolu takip ederek geçtik. İspir’de kısa bir gezinti ve alışverişten sonra tekrar Yusufeli’ye doğru yola çıktık. Yusufeli yolunun yaklaşık 22. kilometresinden sonra sola, kuzeye doğru, Salaçur Vadisine giden bir yol ve Çoruh’u geçen bir köprü var. Yol ayrımındaki tabelada ne Aksu ne de Salaçur yazıyor. Bir alabalık tesisinin tabelası var. Yaklaşık 35 km kadar bir yol sonunda vadinin sonundaki yaylaya varılıyor. Bu yolu takip ederek Aksu Köyü’ne vardık.
Salaçur (Aksu) köyünün muhtarının evine misafir olup genel bir bilgilendirmeden ve her zamanki nefis ikramlardan sonra vadinin en sonundaki yaylaya kadar arabayla çıktık. Bu yaylaya varmadan kısa süre önce yol yukarıdan gelen bir dere ile kesiliyor. Yolu bilmediğimiz için biz yaylanın etrafını dolaşmış olsak da bu dere takip edildiğinde, kamp yüküyle iki ila iki buçuk saat sonra Mal Gölü kamp alanına varılabiliyor. Verçenik Dağı Mal Gölü kamp alanının kuzey-batısında yer alıyor ve kamp yerinden oldukça rahat görülebiliyor.
Hodiçur Yaylanın Kaçkar’a olan yakınlığı gibi, Salaçur (Aksu) Yaylası da Verçenik dağına güneyden yaklaşıldığında çok yakın. Hodiçur gibi burası da pek bilinmiyor veya tercih edilmiyor. Halbuki yakınlığı ve kuzey tarafına nispetle yağışsız denebilecek kadar kurak iklimi büyük avantaj sağlayabilir. Bilhassa kış aylarında yolu açık olduğu için Aksu da dahil olmak üzere yukarı yaylalara bile araçla çıkılabiliyor. İspir’den 22 km asfalt yolla Yusufeli yönüne, oradan sola dönülerek Salaçur Yayla ve oradan yukarıya araçla 1,5 saat kadar ve yürüyerek Mal Gölü kamp alanına 2,5 saatte varılabiliyor. İspir’den Mal Gölü’ne toplam 4,5 saat gibi bir sürede varılabiliyor ki kuzey klasik yaklaşımı düşünüldüğünde ve oranlandığında epey kazançlı bir tercih.
Salaçur vadisinin sonundaki yayla olan Pidosor Yayladan Mal Gölüne biz 2,5 saatte hafif bir yürüyüşle harabe halindeki Pertinsor Yayla üzerinden tırmandık. Mal Gölü ile Verçenik Dağı arasında büyük sayılamayacak bir sırt var. Göl, bumerang şeklinde ve gerçekten çok geniş. Kamp alanı rüzgara karşı tam anlamıyla korumasız olduğu için çok rüzgarlı ve soğuk olabiliyor.


29.08.2004
Günlerdir yorgun olduğumuz için bu günü dinlenerek geçirmeyi ve Verçenik Dağı tırmanışını 30 Ağustos Zafer Bayramına bırakmayı kararlaştırdık. Günü, Verçenik’ e giden sırtları ve Verçenik’ in güney-doğu arka yüzünü gezmek ve keşfetmekle harcadık. Verçenik’ e yaklaşmak için bilhassa kış mevsiminde uygun bir rota.
Bundan 15 sene evveline kadar tüm köy ve yayların ahalisi Meryem Günü dedikleri, senede bir gün Mal Gölü’ne hayvanlarıyla beraber çıkarlarmış ve o gün bu Mal Gölü kamp alanında şenlik olurmuş. Koyunları ve diğer büyükbaş hayvanları yıkansınlar diye göle sokarlarmış, birkaç hayvanı kesip yerlermiş, oynar, eğlenirlermiş ve köylerine dönerlermiş. Ancak şimdi böyle bir gelenek kalmamış. Mal Gölünün ismi de buradan geliyormuş.
Gölün doğusunda kalan ve sivrisi çok güzel görünen zirvenin adı Gelin Kayası. Yaylalardan Mal Gölüne çıkan patikanın adı Çermeliman ve Mal Gölünden Yaylalara inen dereye de, illa bir isim vermek gerekiyorsa Mal Gölü Suyu deniliyor.
Akşam saatlerinde Yıldırım Hoca ve ben Koca Taş Tepenin dibinde bulunan Deli Göle keşif gezisi düzenleyip ertesi günkü tırmanışı beklemek üzere kampa döndük.


30.08.2004 Verçenik Dağı (3709m) Zirve Tırmanışı
Yıldırım Hocanın türküleri eşliğinde sabah zor da olsa uyandık. Hiç acele etmeden hazırlanıp saatten anlaşılabileceği gibi geç bir saatte, 08:55 de yola çıktık. Hava güzel, açık ve rüzgarsızdı. Ancak bu saatlerde ısınabildiğimiz için hem geç kalkmayı hem de yola geç çıkmayı tercih ettik.
Ortalama bir yürüyüş hızı ile yürüyerek 40 dakika sonra Verçenik’e doğru geçide vardık. Geçitten Verçenik’e bakıldığında zirve rotasının başlangıcı olan çarşak kulvar aramızda kalan sırtlar yüzünden görünmüyordu. Geçitten aşağıya, Verçenik’in güneyine çarşak kulvardan inip ilk fırsatta yamacı yan keserek Verçenik Klasik rotasının başlangıcına varmış olduk. Kapılı Göller kamp alanından yapılan zirve faaliyetlerinin de rotası aynı kulvardan geçiyor ve bu rota şekil itibariye oldukça basit. Dağın güney yamacı üzerindeki iki çarşak kulvarından alttakini dümdüz takip edip çarşak bitip de bir uçurumla, Verçenik Kuzey yüzüyle karşılaşıldığımızda sağa dönüp neredeyse doksan derece dikliğe sahip bacadan tırmandık ve zirveye kadar düz yükselen bu bacanın sonunda Verçenik’in zirvesine vardık.
Güney çarşak kulvarı hiç bitmeyecekmiş gibi uzun görünen, neredeyse zirveye varacakmış gibi yükseğe çıkan ve dikliği nedeniyle neredeyse kaya tırmanışını gerektiren bir kulvar. Kulvar tahmin edilenden çok daha kısa bir sürede ve oldukça dar bir bacadan tırmanılarak son buluyor. İki tarafı dimdik yükselen ve diğer iki tarafı da dimdik alçalan birkaç metrekare alan düşünün. Çarşak kulvarı bitip de Verçenik Çatalına gelindiği zaman böyle bir manzarayla karşılaşılıyor. Çarşak kulvardan bacaya geçiş biraz tehlikeli ve ip açılması gereken bir pasaj. Bu yan geçiş rahatlıkla söylenebilir ki dağcıların ikiye ayrılabileceği ender noktalardan biri. Buradan geçmek tam anlamıyla kendine güven gerektiriyor. Hafif negatifimsi 2-3 metrelik, üst üste binmiş iki kaya tırmanılırken sağ ve sol tırmanıcının psikolojisini boşluk hissiyle çökertebiliyor. Geçiş, bilhassa kışın problem yaratabilir. Bu 2-3 metrelik tırmanıştan sonra boşluk hissi uçurum sayısıyla doğru orantılı olarak yarıya iniyor. Önce, iki kayanın altından, sonra da birinin üstünden geçilip rahat bir nefes alınabilecek olan, bacanın başlangıcındaki boşluk alana çıkılıyor.
Buradan sonra, 20-30 metrede bir setlerle bölünmüş olan bacadan zirveye kadar, basit ama boşluk hissi yüksek ve bir iki kilit pasaj geçilerek tırmanılıyor. Zirveye saat 12:35 de vardık.
Verçenik, tırmanmak için dağcı olunması şart olan nadir zirvelerden biri bence. Ayrıca yaz kış tırmanış aletlerinin tam anlamıyla kullanılabileceği güzel bir klasik zirve tırmanışı örneği. Belki, az-çok tırmanma yeteneği olan herkes bir şekilde zirveye varabilir ama özellikle kışın veya basamak, tutamak kopması durumunda, en basit örnekle ayak kayması durumunda sonuç fevkalade üzücü olabilir. Hava güzel ve biz de iyi ve tecrübeli bir ekip olduğumuz halde özellikle inerken oldukça tedirgin olduğumu belirtmeliyim. Taş düşmesi riskinin de oldukça yüksek olduğunu söylemekte fayda var.
Zirveden bakıldığında; güneyde Çifte Göller, güney batıda Leş Kayası, doğuda Mal Gölü kamp yeri, batıda Kapılı göller ve biraz üzerinde de At Gölü, Kuzey batıda Verçenik Yayla ve bunların dışında tam 22 göl görünüyor.
Bir süre zirvenin ve güzel havanın keyfini fotoğraf çekerek ve dinlenerek çıkardıktan sonra 14: 00 gibi dönüşe geçtik. Dönüşte çarşak kulvarın sonundan sonra geliş rotamızı değiştirmeye ve kamp alanına kestirmeden dönmeye karar verdik. Tahminimize göre bu geçitten, geçen gün tırmanıp baktığımız geçide bir geçiş mümkün olup, rota çok daha kısa olacaktı. Ancak bir kez daha anladık ki “en kestirme yol bildiğin yoldur”. Zira, yolu hiç kısaltmayarak ve Verçenik bacası kadar zorlu pasajlardan inerek ve çıkarak geçide vardık ve kampa 16:30’da ulaştık.


31.08.2004 Mal Gölü Kampından Ayrılış, Salaçur Vadi ve Çamlıkaya
Sabah onda kampımızı toplayarak aşağıya, aracımızın bizi bekleyeceği yere 55 dakikada indik. Yedigöl Köyünün yukarısındaki Salaçur Vadinin sonunda bulunan yeşil ve otlak alana kadar yürüdük ve yola aracımızla devam ettik. Öğlenden sonramızı Çamlıkaya’da geçirmek üzere Yusufeli’ne yöneldik. Çamlıkaya, İspir-Yusufeli arasında, yolun solunda (kuzeyinde) bulunan küçük bir kasaba. Çamlıkaya’nın içinden geçen Dağ Deresini takip ederek Pinağros Yayla’ya doğru yola çıktık. Bölgede küçük bir gezinti yapıp akşam İspir’e döndük. Geceyi Çoruh Nehrinin kenarındaki İspir Doğa Sporları’na ait pansiyonlarda geçirdik.

01.09.2004 Mor Yayla Köyü ve Yedigöller Bölgesi
Sabah 07:30 da yola çıkıp, İspir’de kahvaltının ardından, 50 dakikalık bir yolculuk sonunda, Ulutaş Köyü üzerinden Mor Yayla Köyüne ulaştık. Mor Yayla, mor renkte tepelerle ve aralarda dere kenarında biten fıstık yeşili otlarla çevrili, tenha bir köy. Mor Yayla Köyünden sonra yol sola devam ederek yükseliyor. İki saatlik bir yürüyüşün ardından, yol sağda ve solda iki tane 3300 metrelik zirvenin arsındaki sırtta son buluyor. Sırttan bakıldığında Yedigöller bölgesi aşağıda ayaklar altında görülüyor. Çanak gibi bir havzanın içerisinde yan yana göllerden ve karşıda Verçenik Dağı, Kocataş Tepe, Leş Kayası ve Gelin Kayası manzarasından başka ilginç bir şey yok. Manzarayı doyasıya izledikten sonra aynı yolu yürüyerek Mor Yaylaya, oradan da araçla İspir’e döndük.

02.09.2004 Zagos (Ardıçlı) – Kılıçkaya
Günü, Ardıçlı Köyünden sonra Deve Dağı üzerinden Kılıçkaya’yı araçla dolaşarak geçirdik. Bu bölgeler Çoruh Vadisinin Kaçkarlar’a göre güneyinde bulunuyor. Bölge, iklim olarak Kaçkar (kuzey)’dan farklı olmasına rağmen doğası muhteşem, yeşillik, manzarası süper ve farklı ve güzel evlerin bulunduğu bir bölge.
Ardıçlı’dan sonra uğradığımız Kılıçkaya’nın yukarı çıkışından, aracımızla, önce Bakır Tepeden sonra da Avcılar (Kahnes) Köyünden yükselip, Güngörmez Dağlarına, ardından da tüm Kaçkarlara muazzam şekilde hakim tepeleri dolaştık durduk. Dağlardan bir çember çizip, Cehennem Deresini takip ederek, 3 saat 15 dakika sonra tekrar Yusufeli-İspir yoluna çıktık. Geceyi geçirmek üzere Yusufeli’ne geçtik.

03.09.2004 Cuvar (Çamlıbel) – Tek Kale Köyü – Güngörmez Dağları
Sabah ilk olarak Güngörmez Dağlarını güneyden seyredebileceğimiz Çamlıbel Yaylaya, Çevreli Köyü üzerinden orman yoluyla gittik. Çevreli deresini takip ederek vadiyi yukarı çıkan yol, 18 km sonra Çamlıbel Yaylasını da geçip yaylanın üstündeki, Güngörmez Dağlarının en büyük sırtlarından biri olan Sürk Tepe manzaralı sırta kadar tırmanıyor. Çamlıbel Köyü, yayla gibi ve ahşap yapıların, duvarlarının çatı saclarıyla kaplandığı evlerden oluşuyor. Köye girişte bir çeşme ve on beş kadar evden oluşuyor.
Köyün yukarısındaki yeni yapılmış bir dağ evinde mola verip, Güngörmez Dağlarının ve karşıda Çoruh Vadisinin ötesinde Kılıçkaya’yı ve tüm dağları panoramik olarak seyretme şansı yakaladık. Dağ evinden sonra yarım saat kadar daha yükselerek Direkli Tepe ve Sürk Tepe arasındaki sırta kadar yükseldik ve aracımızla Çevreli Köyü ve Çeltik Düzü (Peterek) Köyü üzerinden İspir-Yusufeli yoluna geri döndük. Kısa bir yolculuktan sonra Tek Kale (Dört Kilise) Köyüne ulaştık. Köyden Tek Kale Kilisesine yürüdük. Yeşillikler ve meyve ağaçları içerisindeki devasa kiliseyi dolaşıp akşam Yusufeli’ne döndük.

04.09.2004 Dönüş
Önce Erzurum’a, oradan da İstanbul’a dönmek üzere havaalanına geçtik.
RAPOR: Akif ÖZTÜRK
Murat SEVİNDİK

30 TEMMUZ-5 AĞUSTOS 2004



KAÇKAR DAĞLARI
VERÇENİK DAĞI ZİRVE TIRMANIŞ FAALİYETİ


FAALİYET ADI: VERÇENİK DAĞI TIRMANIŞI

FAALİYET TARİHİ: 30 TEMMUZ – 5 AĞUSTOS 2004

FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU: YILDIRIM GÜNGÖR

İZLENEN ROTA: VERÇENİK KLASİK ROTASI.

HAVA DURUMU: TIRMANIŞA UYGUN

FAALİYETE KATILANLAR:
Yıldırım GÜNGÖR
Memet GÜNGÖR
Kamber DEMİR
Murat SEVİNDİK
Nil ÖZAKIN
Nurcan TARHAN
Elif AYTEKİN
İ.Ozan ÇILGIN
Akın ÖZDEMİR
Cemile HAŞİMOĞLU
Adviye KALA
Yusuf Doğan GÜRER

DETAYLAR:
Verçenik Dağı klasik rotasından zirve denemesi yapıldı. Rota üzerinde bulunan kar ve buz pasajları nedeniyle zirve denemesinden vazgeçilerek ertesi günlerde, bölgedeki başka yüksek zirvelere faaliyet yapılması planlandı.

Bölgede bulunan Leş Kayası Tepeye tırmanış faaliyeti düzenlendi ve tüm ekip olarak zirve tırmanışı başarıyla gerçekleştirildi. Faaliyet boyunca arta kalan diğer zamanlar da bölgedeki yüksek zirvelere tırmanılarak değerlendirildi.

Faaliyet genel itibarla yeni üyelerin katılımıyla gerçekleştirildi. Yeni üyeler, bölge hakkında Yıldırım Güngör hocamız tarafından jeolojik, bitki örtüsü, sosyal yapı konularında bilgilendirildi.

Yeni üyelere yüksek kamp eğitimi verildi. Sorunsuz bir faaliyet düzenlenerek toplu halde İstanbul’a dönüldü.

18-24 HAZİRAN 2004

NİĞDE ALADAĞLAR
DEMİRKAZIK DAĞI (3756M) ZİRVE TIRMANIŞI, CIMBAR KANYONUNDA KAYA TIRMANIŞI VE NİĞDE DOĞA SPORLARI KULÜBÜ DEMİRKAZIK DAĞEVİI. YAPAY DUVAR TIRMANIŞ YARIŞMASI


FAALİYET ADI: Yapay Duvar (Boulder) Tırmanış Yarışmasına Kulübü Temsilen Katılım.
FAALİYET AMACI: Yapay Duvar Tırmanış Yarışması, Cımbar Vadisinde Spor Tırmanış, Demirkazık Dağı Zirve Tırmanış Faaliyeti
FAALİYET SORUMLUSU: Murat SEVİNDİK
FAALİYET TARİHİ: 18-24 Haziran 2004
HAVA DURUMU: Güneşli.
FAALİYETE KATILANLAR:
1. Murat SEVİNDİK
2. Doğan GÜRER
3. Erinç AKTÜRE
4. Cüneyt AVCI

DETAYLAR:
18 Haziran 2004:
Faaliyetimizin İlk iki gününü Niğde Dağcılık Kulübünün düzenlediği kısa kaya tırmanış yarışmasına ayırmıştık. Türkiye’nin her yerinden üniversite kulüpleri bu yarışmaya katıldılar. Yarışma Demirkazık Mümtaz Çankaya dağ evinin bahçesinde kurulan bir yapay duvarda yapıldı. Her etap için ayrı rotalar hazırlandı. Yarışmacılar ve izleyiciler dağ evinde veya dağ evi yanındaki kamp alanında kurdukları çadırlarda konakladılar.
İlk gün kısa kaya tırmanış yarışmasının elemeleri vardı. Yarışma erkekler genel ve bayanlar genel olmak üzere iki kategoride yapıldı. Kulüp arkadaşımız Murat Sevindik elemeler ve yarı final sonucunda ertesi günü yapılacak olan finallere katılmaya hak kazandı.
19 Haziran 2004:
İkinci gün finaller yapıldı. Finaller de farklı 3 ayaktan oluşuyordu. Finaller çok çekişmeli geçti. Yarışmaya katılan üyemiz Murat Sevindik 6. oldu. Yarışmaya oldukça büyük bir ilgi vardı. Türkiye’deki pek çok önemli tırmanıcı yarışmaya geldi, bazıları da bizzat yarıştı. Bununla beraber yöre halkının da yarışmaya ilgili olduğu gözlemlendi. Yarışmacılara ödülleri Niğde Dağcılık Kulübü başkanı tarafından verildi.
20 Haziran 2004:
Faaliyetimizin üçüncü gününde Cımbar vadisinde spor tırmanış yapıldı. Bu ilk tırmanış gününde vücudumuzu çok fazla zorlamamak için kolay rotalara girdik. Bir kaç rotada üstten emniyetli çalışıldı. Bu gün aynı zamanda benim için bir alıştırma oldu. Çünkü uzun zamandır kaya tırmanmamıştım. Vücudumdaki tutukluğu atmak ve Cımbar vadisindeki rotalara alışmak için mükemmel bir çalışma oldu. Cımbar vadisindeki rotalar uzunluklarıyla ve basış tekniklerine hakim olmayı gerektirmesi nedeniyle daha farklı. Şahsen tırmanış teknikleri açısından Ballıkayalar’dan başka bir yer görmemiş olan benim için oldukça faydalı ve öğretici oldu. Ayrıca Cımbar vadisi spor rotaların yanı sıra pek çok alpin spor ve geleneksel rotaya da ev sahipliği yapıyor.
Akşam vaktine doğru Cımbar vadisinde Arpalık yaylasına doğru bir trekking yapıldı. Bu trekking vadiyi ve rotaları tanımak açısından oldukça verimli oldu. Akşam vadiye çökerken yemeğimizi yapmak üzere kampımıza çekildik.
21 Haziran 2004:
İki kişiyle başladığımız faaliyetimiz Erinç arkadaşımızın da bize katılmasıyla daha da şenlendi. Kahvaltıya yetişen Erinç'le birlikte bütün gün tırmandık. Sabah 5 derecelik rotalardan başlarken akşam 6' lık bir rotaya tırmandık. Bütün gün, seviyemize uygun rotalarda çalıştık. Bazı yerlerde de kısa kaya çalışıyorduk. Erinç'in de Cımbara yaptığı ilk faaliyet bu. Onun içinde iyi bir tecrübe oldu Cımbardaki çalışma. Tırnak aralarımız kanayıncaya kadar tırmandık. Akşam olduğunda ise, parmaklarımız ipteki düğümleri çözerken bile zorlanıyordu. Ama pişman değiliz.


22 Haziran 2004:
Cımbar vadisindeki beşinci günümüzde aramıza yeni bir kulüp arkadaşımız katıldı: Cüneyt. Cüneyt de bizimle birlikte tırmandı. Ona dün tırmandığımız rotaları gösteriyor, bazı rotalara biz de tekrar girdik. Ama dün çok fazla tırmandığımız için bugün biraz yorgunduk. Temiz tırmanmak bir rotayı düşmeden ve ipe oturmadan tırmanmak anlamına geliyor. Bunu yapana kadar çıkışınız temiz sayılmıyor.
Ertesi gün Demirkazık zirvesine gideceğimiz için fazla yorulmak istemedik. O nedenle bu gün daha az tırmandık.
23 Haziran 2004:
Bu gün Demirkazık zirve faaliyeti var. Kampta Marmara üniversitesinden arkadaşlarla konuştuk. Onlar da Demirkazık yüksek kampına kadar bizimle gelecek sonra geri dönecekler. Daha çok trekking yapmak onların amacı. Çıkış saatimiz sabah 3:00 yolumuz uzak olduğu için erken çıkacağız. Yanımıza yiyecek su polar ip emniyet kemeri alıyoruz. Erkenden yola çıkıyoruz. Daha ay ışığıyla yıkanırken vadi biz yoldayız. Ay ışığı gündüz tırmandığımız rotaların boltlarında parlıyor. Biz de manzaraya hayran kalarak vadiye giriyoruz. İlk etap 2,5 saat sürecek ve Arpalık Yaylası ilk molayı orada vereceğiz. Biz iki kişi gruptan erken hazırlandığımız için erken yola çıkıyoruz onları arpalıkta bekleyeceğiz.
Kayaların arasındaki belli belirsiz ilerleyen patikayı izliyoruz. Arpalığa gidene kadar vadi iyice daralıp dikleşiyor. Yükseliyoruz. Yükseldikçe kayaların arasından sızan suyu takip ediyor patika. En sonunda Arpalık yaylasının girişine varıyoruz. Karşımızda geniş bir düzlük burada grubun kalanını bekliyoruz. Saat 6:30 burada yarım saat durduktan sonra yeniden yürüyüşe geçiyoruz. Düzlüğü tümseklerin etrafından dolanarak kat eden bir patikayı izliyoruz. Yolda bir tane sürüye denk geliyoruz. Saat 8:45 de Teke Pınarına iniyoruz. Teke Pınarına arpalık yaylasının çıkışında kayaların arasına gizli bir patikadan ulaşılıyor. Burada bir su kaynağı ve bir çoban çadırı vardı.
Buradan saat 9:00da çıkıyoruz ve tekrar Cımbar Vadisi boyunca ilerlemeye başlıyoruz. Saat 10:00 da Demirkazık yüksek kampındayız. Burada bir göl ve gülün ortasında da bir buz var. Bir süre dinlendikten sonra doğu çarşağından çıkmaya başlıyoruz. Güneş yükselmeye ve yakmaya başlıyor. Bir saat kadar sonra Doğu Sırtı geçidindeyiz. Geçit çok rüzgarlı. Burada bir süre dinlendikten sonra artık zirveye doğru ilerliyoruz. Bu noktadan itibaren görece dik ve çürük kayalardan oluşan bir sırt hattından yükseliyoruz. Nihayetinde sırt hattına varıyoruz. Sırtı biraz takip ederek zirveye tüm ekip, eksiksiz ulaşıyoruz zirve rüzgarlı ve müthiş. Bulutlar altımızda ve üstümüzde zirveye çıkış saatimiz 12:15. Zirvede bir süre oyalandıktan sonra inişe geçiyoruz. Bulutlar toplanmaya başladı ve yağmur yağacak gibiydi. Geçide indikten sonra daha hızlı inmeye başlıyoruz. Erinç ve ben karlı bir parkurdan kayarak iniyoruz. Bu arada yağmur yağmaya başlıyor. Daha da hızlanıyoruz. Cımbar vadisini hızla geçip Teke Pınarında mola veriyoruz. Saat 15:00 civarında tekrar yola koyuluyoruz. Öğle yemeği ve su takviyesinden sonra Arpalık yaylasından indiğimiz patikayı çıkıyoruz. Tekrar Arpalık yaylasındayız.. Sabah zirve yapacak olmanın heyecanıyla geçmiştik buradan şimdi ise Zirve yapmış olmanın mutluluğu ile dönüyoruz. Buradan geldiğimiz yolu takip ederek dönüyoruz. Saat 17:30 da kamptayız. Tam 14,5 saat yürüdük ama değdi doğrusu. Ayaklarımızı dereye sokup dinlendiriyoruz.
24 Haziran 2004:
Bu gün dönüş günü sabahtan hiçbir şey yapmayıp sadece toparlandık. Yaptığımız faaliyetten tatmin olmuş bir şekilde önce Niğde'ye oradan da İstanbul’a döndük.


Rapor: Yusuf Doğan GÜRER

18-20 mayıs 2004



KAYSERİ
ERCİYES DAĞI
19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI ZİRVE TIRMANIŞI
&
İDOSK 10. YIL TIRMANIŞI


FAALİYET ADI: ERCİYES ZİRVE TIRMANIŞI

FAALİYET AMACI: 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI GELENEKSEL TIRMANIŞI VE İDOSK 10. YIL ÖZEL TIRMANIŞI

FAALİYET TARİHİ: 18-20 MAYIS 2004

FAALİYET SORUMLUSU: Yıldırım GÜNGÖR

FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU: YILDIRIM GÜNGÖR

İZLENEN ROTA: ERCİYES, KLASİK ŞEYTAN DERESİ ROTASI.

HAVA DURUMU: KARYAĞIŞLI, FIRTINALI VE ZİRVEDE TİPİLİ.

FAALİYETE KATILANLAR:
Yıldırım GÜNGÖR
Alper ŞENGÜL
Mehmet GÜNGÖR
Kamber DEMİR
İmge OKTAY
Erhan KEMİKSİZ
Ebru KEMİKSİZ
Akif ÖZTÜRK
Murat SEVİDİK
Elif AYTEKİN
Yasemin HASANBAŞ
Gözde ÖZÇELİK
Nil ÖZAKIN
Cemile HAŞİMOĞLU
Akın ÖZDEMİR
Engin İPÇİ
Özgür BAĞDATLIOĞLU
Murat ÇINARALTI
Emrah COŞAR
Özgür ERSEN
Fırat AYDIN
Nurhak GÜLBUDAK
Nurcan TARHAN
Duygu COŞGUN
Doğal AS
Alaattin DOĞDU
Erdem EROĞUZ
Yusuf Doğan GÜREL


DETAYLAR:

18 Mayıs 2004: Kayseri’de otogarda toplanıldı. Hiç vakit kaybedilmeden aynı otobüsle Erciyes Dağevine çıkıldı. Hava soğuk, rüzgarlı ve kapalıydı. Yapılan hazırlıklardan sonra teleferikle yukarıya çıkılıp kamp alanına yüründü.

Kamp kurulduktan sonra hava ertesi gün tırmanış umutlarımızı yok edecek kadar bozdu, Federasyon ekibinin yoldan dönmüş olmaları ve rotadaki kar hakkında verdikleri bilgiler de olumsuzlukların tuzu biberi oldu. Yine de ertesi gün erken kalkarsak hava daha bozmadan zirveye gider geliriz hesapları yaparak, kalabalık ekip sayesinde keyifli ve yağışlı bir gece geçirdik.

19 Mayıs 2004: Erkenden yola çıkarız demiştik ama yağış buna pek müsade etmedi. Yine de sabah 9:00 gibi zirveye doğru yola çıkıp hiç olmazsa Şeytan Boğazına kadar tırmanalım diye yürümeye başlamıştık ki askerler zirveyi yapmış ve biz daha yola çıkmadan kampımıza kadar ulaşmışlardı.

Moralimizi bozmadan süratle ve dolayısıyla kendi aramızda parçalanarak tırmanmaya koyulduk. İlk molada İzmir’li ve yaşça bizden oldukça büyük ve deneyimli dağcı arkadaşlardan da “çıkabilirsiniz, ne var ki” diye destur alınca ekibin genç ve kondüsyonlu ekibi olarak hızla yükselmeye koyulduk ve Şeytan Boğazının sonuna kadar hava muhalefetinden fazla etkilenmeden tırmandık. Burdan sonra sırta çıktığımızda kuzeyden esen sert rüzgar ve eşliğindeki kar fırtınası yüzünden oldukça sıkıntılı anlar yaşadık. Ancak yılmadan ve fire vermeden zirveye birkaç metre kalıncaya kadar tırmandık. Buradan sonra, zirveye giden yol tam bir kılçık sırttan geçiyor ve kar daha yeni yağdığı için korniş tehlikesi yaratıyordu. Gurup kalabalık olduğu için riske atmayarak ben ve Murat İzmirli bir arkadaşla birlikte zirveyi başarıyla yapmış olduk.

Ekibin diğer üyeleri zirvenin dibine kadar çıkıp geri dönmekten dolayı moralsiz olsalar da bu durumu kısa süre de atlatıp aşağıya doğru inişe geçtik. Yolda rastladığımız kulübün eskilerinden oluşan ekibe başarılar dileyerek kampa ulaştık. Akşam kampa en son gelen arkadaşların yüzündeki ifadeden onların da başarılı oldukları anlaşılıyordu. Dört kişilik bir ekibin daha zirve yaptığını onlardan öğrendik.

Tüm geceyi suratları kardan ve arada bir açan güneşten yanan arkadaşların iniltileri ve feryat figanları arasında geçirdik.

20 Mayıs 2004: Sabah kampı toplayarak aşağıya, dağ evine indik ve geciken otobüsümüzü saatlerce beklemeye koyulduk. Kayseri’ye inince toplu halde yemek yiyip, İstanbul’a doğru yola çıktık. 10. Yıl tırmanışımız başarıyla sonuçlanmış oldu. Yapraklara dallara, kayalara dağlara.. nice nice yıllara İDOSK, nice nice bol faaliyetli yıllara...
Rapor: Akif ÖZTÜRK

15-17 MAYIS 2004



ISPARTA
DEDEGÖL DAĞLARI
KAYA TIRMANIŞ FAALİYETİ


FAALİYET ADI: Isparta, Aksu, Eldere Köyü, Kuzukulağı Yaylası, Dedegöl Dağları, “Tanrının Parmağı” ve “Kayıp Dünya” Kaya Tırmanış Faaliyeti

FAALİYET AMACI: Kaya Tırmanışı

FAALİYET SORUMLUSU: Murat SEVİNDİK, Murat OKUR

FAALİYET TARİHİ: 15-17 Mayıs 2004

İZLENEN ROTA: “Tanrının Parmağı” ve “Kayıp Dünya”

HAVA DURUMU: İlk gün yağışlı, ikinci ve üçüncü gün yağışsız ve kapalı.

FAALİYETE KATILANLAR:

1. Murat SEVİNDİK
2. Murat OKUR
3. Akif ÖZTÜRK
4. Mehmet Yasin VATANSEVER
5. Mehmet GÜNGÖR
6. Engin İPÇİ
7. Cüneyt AVCI

DETAYLAR:

15 Mayıs 2004: Ben yani Akif, Antalya Belek’ten, Murat Okur Antalya Kaş’tan, diğer arkadaşlar da İstanbul’dan gelerek Isparta’da buluştuk ve Isparta’yı dolaşarak iki aydır birbirimizi göremiyor olmanın hasretini giderdik. İçinde iki fotoğraf makinesi ve değerli birkaç başka eşyanın da bulunduğu çantanın kaybolması, daha doğrusu İstanbul ekibinin geldikleri belediye otobüsünde unutmaları vesilesiyle, gergin geçen birkaç dakikadan ve çantanın bulunmasından sonra alışverişleri bitirip saat 14:30’da direkt olarak Aksu üzerinden Eldere Köyüne ve oradan da bizi bırakmak üzere Kuzukulağı Yaylasına geçecek olan, sahibi Eldere köyünün muhtarı olan minibüse doluşup, yola çıktık. Yoldan akşam yemek üzere bir tesisten alabalık aldık.
Eldere Köyü’ne varınca yanımızda getirdiğimiz eski kıyafetleri yoksul köy halkına dağıtması için muhtara bırakıp, Kuzukulağı Yaylası’na doğru devam ettik. Ormandan yukarıya kısa süren yoldan sonra yaylaya vardık.
Kamp yeri için uygun bir yer bakındıktan sonra rotayı incelemek için kaya bloklarının dibine kadar tırmandık. Tamam, solumuzda devasa bir kaya bloğu var ama rota hakkında elimizde bir çizimden başka hiçbir bilgi yoktu. Çizimde gösterilen kayalar da bölgedekilerin hiç birine benzemiyordu. “Biz olsak nereden açardık rotayı” diye düşünüp, rotaların pozitif olduğu bilgisine dayanarak ilk baktığımız yerde elimizle koymuş gibi bulduk. Burada sözü tırmanış partnerim Mehmet Yasin’e bırakıyorum; “Murat’lar, Akif ve ben apar topar kayaların dibine koşarak rotaları inceledik. Ben her ne kadar boş yere baksam da heyecanım iki katına çıkmıştı. Duvarın sonunu görememek, yukarıya doğru çıkıyor olsan dahi; uçuruma atlamak gibi bir his verdi bana.” Kampa geri dönüp yağmur altında alabalık ziyafetinden sonra, ertesi gün yağmur yağmasın diye Allah’a yalvararak uyuduk.



16 Mayıs 2004:
Dualarımız pek işe yaramamış olacak ki sabah uyandığımızda dev kaya duvarlar sis ve bulut içinde kaybolmuş ve yağmur gıcık gıcık yağıyodu. Tırmanış için bu günü saymazsak sadece bir gün kalacağı için, tedirgin olmamak, havaya içimizden küfretmemek elde değildi. Arasıra duran yağmurun izin verdiği ölçüde yaylanın tadını çoban çocukların demlediği çay eşliğinde çıkararak öğlene kadar bekledik. Bu arada fotoğraf çekmek üzere bizimle gelen arkadaşlar Eldere Köyü’ne fotoğraf çekmek için gitmişti.
Öğlen saatlerinde tırmanmaya karar verdik. Sıra yine Mehmet Yasin’in satırlarında:
“Sabah kalktığımızda kaya bloklarının hepsini yutmuş bir sisle karşılaştık ve moralim çok bozulmuştu. Neyse ki öğlene doğru sis gitmiş ve kayalar bize kalmıştı. Hemen malzemelerimizi hazırlayarak kayaların dibine koştuk. Muratlar rotalarına ertesi gün girmeye karar verdiler ve Öztürk’ün yarım kalan rotasını denemeye karar verdiler.
Bizim için zaman 250 küsür metrelik, sete kadar olan ilk kısmı tırmanmak için yeterliydi. Hem vakit olsa bile rotanın setten sonra Tanrının Parmağı rotasıyla birleşen kısmını tırmanabilecek kadar, hem zihinsel ve hem de fiziksel olarak iyi olabileceğimizi sanmıyorduk. İplere girdik ve saat tam 13:00’de Akif’in ilk hamlesiyle rotaya başladık. Akif ilk ip boyunu bitirdiğinde ben heyecanımı yenip kendimi gaza getirmeye çalışıyordum ve sıra bendeydi. Başladığımda kayanın pürüzsüz yüzeyiyle tanıştım. Tutunacak yerler kısıtlı, basılacak yerler ürkütücü ve küçük olsa da gayet iyi tutuyordu. İlk ip boyunu paranoyak düşünceler eşliğinde bitirdim. Artık kendimi duvarı tanımış hissettim. İlk üç ip boyunu ikimiz de zorlanmadan bitirmiştik. Sıra 7- lik kilit, 4. ip boyuna gelmişti. Kilit 90 derecelik bir açıda veya belki negatif eğimde oldukça küçük tutamak ve basamaklar şeklinde yükseliyordu. Pozitif eğimde tutamak ihtiyacını belki fazlaca duymuyorduk, sadece sert esen rüzgarda duvardan dışarıya savrulmayacak kadar, kendimizi duvara çekecek kadar olması yetiyordu ancak burada işler pek öyle ilerlemiyordu. Kilidi aşabilmek için minik bir sete nerdeyse ellerini hiç kullanmadan çıkmak gerekiyordu. Akif, ilk denemesinde bir kaç metre düştü ama olsun kayada olur böyle şeyler. İkinci denemesinde kilidi başarıyla aştı ve beni çağırdı. Aynı noktada ben de zortladım. Sonuçta kilidi geçmeyi başarmıştık. Geriye kalan üç ip boyunu Akif’in rotayı, araları bazen ziyadesiyle açılan boltlar yüzünden kaçırıp sonraki bolta 3-4 metre sağından girip, geri inemediği için sola doğru geçmek durmunda kalıp kısa süreliğine de olsa ecel terleri dökmesi hariç rahatlıkla geçtik. Tahmini 250 metrelik “Kayıp Dünya” rotasını 5 saatlik bir tırmanışla saat 18:00’da çıktık ve birbirimize buseler kondurarak zaferimizi kutladık. Biraz manzarayı izledikten sonra bu kadar heyecanın yeteceğini düşünerek iple inmek yerine patikadan inmeye karar verdik. Ama patikanın bu kadar uzun ve bizi bu kadar zorluyacağını düşünmemiştik. Yolumuzu bulmak, kaybolup tekrar yola dönmek ve “Acaba buradan inebilir miyiz?” diye her seferinde düşünmek epeyce vaktimizi aldı ve inişimiz tam iki saat sürdü.
Kamp alanına vardığımızda açlığımız çığrından çıkmıştı artık. Sağolsunlar sofra kurmuş bizi kutlamayı bekleyen arkadaşlarımız vardı. Yemekten sonra Akif ve ben zafer sarhoşu olmak istiyorduk ve olduk da. Ancak Murat’ların da ertesi gün zafer sarhoşu olmak isteyebilceklerini düşünmemiştik.”

17 Mayıs 2004: Murat’lar bugün hava iyi olursa tırmanacaklardı. hava çok iyi olmasa da arada bir kapatmak suretiyle genelde açıktı. Sabah erkenden tırmanmak üzere kayaların dibine gittiler ve biz Mehmet Yasin le sadece sabah giderlerken ve rotanın yarısına doğru gözümüzü açıp, çadırdan dışarı başımızı çıkarıp bakabilmiştik. Mehmet, Engin ve Cüneyt de Murat’lar la birlikte, yan taraftaki kayalık setten fotoğraf çekmek üzere gitmişlerdi. Göz açıp kapayıncaya kadar rotanın yarısını, sete kadar olan kısmı tırmanıp bizi çadırda yattığımız yerde oldukça şaşırtmıştılar.
Arada bir kafamızı çadırdan çıkarıp çıkarıp tırmanışın nasıl gittiğine bakıp, tekarar yatıp, uyuyorduk. Arada bir telsizle bağlantıya geçip moral desteği verip, tekrar yatıyorduk.
Setten sonra tırmanış, rotanın zorlaşmasıyla birlikte yavaşlamaya başladı ve ilk bölümde uçarcasına tırmanan arkadaşlar oldukça yavaş ilerlemeye başlamışlardı. Tırmanışın sonlarına doğru, fotoğraf ve destek ekibinin kampa dönmesiyle biz de çadırdan dışarı çıkıp, tırmanışın son kısımlarını izledik.
Kısa süre sonra tırmanış ekibini zirvede kolları havada ve kenetlenmiş olarak gördüğümüzde yoğun bir telsiz trafiğiyle sırayla arkadaşlarımızı ve tırmanışlarını kutladık. Ve Murat’lar dönünceye kadar kampı toplayıp onları beklemeye koyulduk.
Hep beraber aşağıya indik ve bizi bekleyen muhtarın arabasıyla Isparta’ya dönüp, Murat Okur’u Antalya’ya, Mehmet Yasin’i İstanbul’a uğurlayıp Kayseri’ye doğru yola çıktık. 18 Mayısta Kayseri de olacak kulüp arkadaşlarımızla Erciyes tırmanışı yapmak üzere buluşacağız.

Rapor: Akif ÖZTÜRK

21 - 24 NİSAN 2004

İZMİR
KAYNAKLAR
23 NİSAN KAYA TIRMANIŞ ŞENLİĞİ
&
KAYA TIRMANIŞ EĞİTİMİ
FAALİYETİ
FAALİYET ADI: KAYNAKLAR KAYA TIRMANIŞ FAALİYETİ

FAALİYET AMACI: KAYA TIRMANIŞI VE KAYA TIRMANIŞ MALZEMELERİNİN KULLANILMASI EĞİTİMİ

FAALİYET TARİHİ: 21-24 NİSAN 2004

FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU: YILDIRIM GÜNGÖR

HAVA DURUMU: AÇIK VE GÜNEŞLİ

FAALİYETE KATILANLAR:

Yıldırım GÜNGÖR
Serpil GÜNGÖR
Yusuf Doğan GÜRER
Murat SEVİNDİK
Erinç AKTÜRE
Engin İPÇİ
Nil ÖZAKIN
Murat TOPAL
Hayri SARAYLI
Fadime ÇETİN
Nurhak GÜLBUDAK
Cem ALBAY
Nurcan TARHAN
Cemile HAŞİMOĞLU
Ahmet Berk AKTAŞ
Serhan PEKSAN
Özge YILMAZ
Diren ORALKAN
Doğal AS
Müge KAYRAK
Yasemin HASANBAŞ
Alattin DOĞDU
Gözde ÖZÇELİK
İsmail DOĞAN

DETAYLAR:

19 Mayıs Üniversitesi’nin organize ettiği geleneksel Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliğinin ikincisine kulüp olarak katılım sağladık. İzmir’deki tırmanışçı arkadaşların karşılamasıyla, İzmir otogarından Kaynaklar beldesine hareket ettik. Ülke genelinden pek çok üniversite kulübünün ve bireysel tırmanıcıların katılımıyla oldukça kalabalık bir şenlik ve kamp yeri ile karşılaştık. İlk günümüzü kamp kurulumu ve bölgeye adapte olmayla geçirdik.
İkinci ve üçüncü günlerde, tırmanış bölgesinde verilen eğitimlere ve yapılan gösterimlerle katılım sağlanırken gündüzleri de değişik ve farklı zorluklarda açtığımız rotalara tırmanarak zaman geçirdik.
Etkinliğin bitmesiyle tüm ekip, kampı toplayarak İstanbul’a dönüş yaptık.
Rapor: Murat SEVİNDİK

12 – 19 ŞUBAT 2004


ALADAĞLAR
ALACA (LORUT) ZİRVE TIRMANIŞI VE KIŞ DAĞCILIĞI EĞİTİM FAALİYETİ


FAALİYET ADI: ALADAĞLAR, ALACA (LORUT 3588m) ZİRVE TIRMANIŞ VE KIŞ DAĞCILIK EĞİTİM FAALİYETİ

FAALİYET AMACI: Zirve Tırmanışı Ve Eğitim Faaliyeti

FAALİYET TARİHİ:12 – 17 Şubat 2004

FAALİYET TEKNİK SORUMLUSU:Akif Öztürk (Zirve Ekibi), Murat Sevindik (Eğitim Grubu ve Tırmanış Ekibi)

İZLENEN ROTA:Niğde, Çamardı İlçesi, Aladağlar, Martı Köyü, Sarımemetler Yurdu Kamp Alanı ve Sarımemetler Üzerinden Küçük Mangırcı Vadisini Takiben Alaca Doğu Sırtı

HAVA DURUMU: Açık, Parçalı Bulutlu, Zirvede Yoğun Sisli

FAALİYETE KATILANLAR:
Murat SEVİNDİK
Akif ÖZTÜRK
Murat OKUR
Ebru ÖZDEMİR
M. Burak ŞAHİN
Elif AYTEKİN
İ.Ozan ÇILGIN
Yasemin HASANBAŞ
Özgür BAĞDATLIOĞLU
cemile HAŞİMOĞLU
Adviye KALA
Nurcan TARHAN
Engin İPÇİ
Cem ALBAY
Gamze ATEŞ
Mehmet GÜNGÖR
Selçuk SABRİ
Cüneyt AVCI
Al Kerim AKAY
Doğal AS
Yusuf DOĞAN GÜRER

DETAYLAR:
Aladağlara düzenlediğimiz bu faaliyetimizde, Murat Sevinkik ve Murat OKUR arkadaşlarımız Parmakkaya Güney Yüzü kış tırmanışını gerçekleştirmeyi, kulüp gelişim grubu üyeleri olarak biz, Alaca (Lorut 3588m) zirve tırmanışını gerçekleştirmeyi ve faaliyete katılan yeni üyelere de kış kampçılığı eğitimi vermeyi amaçlıyorduk. İstanbul’dan Niğde’ye geldiğimizde havanın açık olduğu, ancak fırtınayla birlikte yoğun kar yağışının yaşandığı bir kamp alanında çadırlarımızı kurduk.
Ertesi gün gelişim grubu olarak Alaca rotasının kar durumunu öğrenmek ve hava durumunu gözlemlemek için Mangırcı vadisine yürüyüş düzenledik. Yeni üyeler de kulüp eğitmenleri gözetiminde Koca Dölek yüksek kampına yürüyüş düzenlediler.
Faaliyetin üçüncü gününde gelişim grubu Küçük Mangırcı Vadisinden Alacayı denemek üzere sabah erkenden hareket ettik. Hava rüzgarlı, soğuk ve alçak bulutlar nedeniyle sisliydi. Yoğun kar yağışı ve derin batan karda yaklaşık olarak 6 saat kadar yükseldikten sonra Alaca Kuzey Duvarı dibine, Zirve sırtına ancak varabildik. Dik eğimde buzlu zemin olması dolayısı ile grubun büyük çoğunluğu krampon eksikliği nedeniyle geri dönmek durumunda kaldı. Kalan yedi kişilik ekiple Alaca batı sırtına tırmandık. Zorlu tırmanış sonunda gruptan kopan üç kişi, ben, Yasemin HASANBAŞ ve Özgür BAĞDATLIOĞLU zirve tırmanışını başararak, geri döndük ve gruba yetişerek hava kararmaya yakın kamp alanına döndük.
Parmakkaya kaya tırmanışını gerçekleştirecek olan arkadaşlarımız, bir gün önce yaptıkları keşif faaliyetinde rotanın karlı ve buzlu olduğunu gözlemledikleri için tırmanıştan vaz geçtiler. Günü kampta kalan yeni üye arkadaşlarımızla bir kış barınağı olan igloo yaparak geçirdiler.
Faaliyetin dördüncü günü gelişim grubundan bazı arkadaşlarımız Gürtepe Dağına (3630m) tırmanmak için kamptan ayrıldılar. Geri kalan arkadaşlar da günü dinlenerek geçirdik.
Ertesi gün, kampı toplayarak Çukurbağ, Niğde üzerinden toplu halde İstanbul’a döndük.

Rapor: Akif ÖZTÜRK, Murat SEVİNDİK

31 ARALIK 2003 - 2 OCAK 2004


FAALİYET ADI: Uludağ İlk Kış Eğitim Faaliyeti, Kask, Kazma, Krampon, Kar Mağarası Eğitim Faaliyeti

FAALİYET AMACI: Yeni Üyelerin İlk Kış Eğitimi

FAALİYET SORUMLUSU: Murat SEVİNDİK

FAALİYET TARİHİ: 31 Aralık 2003 – 2 Ocak 2004

İZLENEN ROTA: Oteller Bölgesinden Volfram İşletmesi Altına Kamp Atıldı

HAVA DURUMU: Kar Yağışlı, Ara Sıra Fırtınalı

FAALİYETE KATILANLAR:
1. Murat OKUR
2. Murat SEVİNDİK
3. Engin İPÇİ
4. Nil ÖZAKIN
5. Nurcan TARHAN
6. Özgür BAĞDATLIOĞLU
7. Cenk USLUER
8. Doğal AS
9. Ozan ÇILGIN
10. Akın ÖZDEMİR
11. Mehmet GÜNGÖR
12. Adviye KALA
13. Ozan YUMRUKAYA
14. Yasemin HASANBAŞ
15. Müge KAYRAK
16. Gözde ÖZÇELİK
17. Duygu COŞGUN
18. Ahmet Berk AKTAŞ
19. Nurhak GÜLBUDAK
20. Cem ALBAY
21. Cemile HAŞİMOĞLU
22 . Güvenç DÖLEK

DETAYLAR:

Her yıl olduğu üzere bu yıl da ilk kış kamp faaliyetimizi Uludağ’a düzenledik. Yeni üyelerimize kış kampçılığı hakkında eğitim verildi. Hava muhalefeti dolayısıyla eğitim yapılırken olukça zor koşullarla karşılaşıldı. Üç gün boyunca eğitim aksatılmadan tamamlandı. Katılımın yoğun olduğu, hem yeni üyelerin hem de gelişim grubunun eğitimlerinin ayrı ayrı yapıldığı bir eğitimdi. Gelişim grubu kazma eğitimini tekrarlayıp, Uludağ Zirvesine faaliyet düzenlediler. Zirve deneme ekibi faaliyetini hava muhalefeti ve yoğun sis yüzünden yarıda keserek kamp alanına döndü.
Eğitim içeriği;
Kış koşullarında kamp kurma, beslenme, barınma
Kask, kazma, krampon kullanma eğitimi
Kar mağarası kazma eğitimi
Karda emniyet alma teknikleri
Karda yürüyüş teknikleri